İster bir birey olarak insanın, isterse toplum veya bir
devletin tarihinde meydana gelmiş olan hiçbir olay boşuna yaşanmaz.. İnsanın
kaderi olduğu gibi, devletlerin de, Dünya’nın da bir kaderi vardır.. Her olay
bir sonraki süreçlerin hazırlayıcısı, eğiticisi, işareti ve dersidir..
Gezi Parkı ile başlayan ve ülkemizin yaklaşık son bir
haftadır yaşadığı olaylar işte tam da bu türden.. Belki de on yıldır
yaşadığımız dönüm noktamızın en önemli aşamasından biri bile sayılabilir...
ÇÜNKÜ TOPLUMUN HER KESİMİNİN GÖNÜL GÖZLERİNE AÇILDIĞI,
TÜRKİYE’NİN YAŞAMINDA YEPYENİ BİR ÇAĞ BAŞLATACAK SON DERECE ÖNEMLİ GELİŞMELER
OLDU:
§
Doğal güzelliklerimizi koruma duygusuyla hareket
eden halkımız en çok ihtiyaç duyduğu şeyin sevgi, kucaklayıcılık ve tatlı dil
olduğunu çok iyi anlamıştır,
§
Aynı şekilde siyaset dünyası da ilk defa “sevgi”
talebiyle en şiddetli şekilde karşılaşarak, bundan sonraki faaliyet ve hitabetlerinden
en eksik etmemesi gereken şeyin sıcaklık, muhabbet ve kucaklayıcılık olduğunu
anlamıştır,
§
Tüm toplumumuz, olaylar sırasında kışkırtıcılık,
şiddet çağrısı ve darbecilik yaklaşımıyla krizi yönetmek yerine krizi
alevlendiren çok sayıda gazeteci, medya mensubu, siyasetçi, yazar ve sanatçıyı
da net şekilde görmüş ve notunu vermiştir. Bu kişiler hakkındaki halkımızın
bundan sonraki takdiri hukuki yol, sandık, okunma, takip edilme ve izlenme
oranlarındaki kesin değişimle kendini çok net belli edecektir,
§
Meydanlar ve sokaklarda provokasyon
senaryolarını fiilen uygulayan, masum halkımızı “Türkiye’de toplumsal uzlaşı yok, devlet-halk arasında derin kavga var”
izlenimini vermek amacıyla kullanan anarşist, radikal sol, komünist
örgütlenmeler su yüzeyine çıkmış, tüm halkımız bunu büyük şeffaflıkla
izleyebilmiş ve ismen tüm bu yasal görünümde olan ve yasadışı grupları çok net
bir şekilde öğrenmiştir,
§
Sadece ülkemizde değil, tüm Dünya’da yasadışı
örgütlerin tehlike tanıtımları genelde bu güne kadar radikal sağcı, yobaz terör
örgütleri üzerinden yapılmıştır. Gezi Parkı olaylarıyla radikal sol örgütlerin
derin devletle bağlantıları ve kitleleri, özellikle gençleri ne kadar tehlikeli
şekilde yönlendirebilecekleri herkesçe çok
net görülmüştür.
§
Halkımızın bu anarşik gruplara karışmadan, o
gruplardan uzaklaşmaları, hatta birçok eylemci vatandaşımızın o gruplara
katılınmaması konusunda çağrılar yapması, onları engellemek istemesi son derece
önemli bir örnek olup, tüm Dünya’ya Türkiye’de bir Tahrir meydanı ortamının
olmadığını ve buna gerek olmadığını göstermiştir.
§
Bir başka önemli gelişme de, Ergenekon örgütünün
kendini bir kez daha deşifre etmesi ve Silivri’den gelen şiddet eylemlerine
destek açıklamalarıyla kafalarında Ergenekonun varlığı konusunda az çok şüphesi
kalan halk kesimimizin de bunu net görmesi ve emin olma noktasına varmasıdır,
§
Halkın tüm kesimleri birbirini anlamak için
birer adım atmış, iktidar olsun, muhalefet olsun siyasi partileri dışta
tutarak, siyaseten değil, gönülden birbirimizin özgürlük alanlarına
dokunulmasının toplamda hepimize ne kadar zarar verebileceği, hepimizin daha
solda veya daha sağda duralım ama makul evrensel hukuk sınırları içinde
özgürlük ve haklarımıza saygı duymayı öğrenmek adına önemli bir adım
atılmıştır,
§
Toplumda
farklı kesimlerin diyalogunun artması gerektiği, fikirlerin palaşılmasının,
hükümetlerin planlarını, projelerini, icraatlerini halka anlatmasının, iç içe
medeni şekilde tartışmasının önemi anlaşılmıştır,
§
Netice olarak, alınan en büyük ders toplumca
sevgi ortamına ne kadar muhtaç olduğumuz ve buna her beraber ne kadar güzel
sahip olabileceğimizdir.
“Her
şerde bir hayrın olduğu” sözünü kantlayan bir sınav verdik milletçe.. Ülkemizi
karıştırmak, bir günde ekonomiden milyar dolarların çekilmesini sağlayan ve çok
daha kötü ortamlara gebe günlere çekmek isteyen odaklara rağmen halkımız aklı
selimliğini bozmadı ve sevgi ile barış ortamına sahip çıkacağını kanıtladı.
Dış
medyaya, Türkiye’den Tahrir haberlerini çıkartmaya uğraşan bazı provokatör
gazetecilerimize rağmen, güzel milletimiz Türkiye’den Tahrir’in çıkmayacağını,
içimizde “Arap Bahar”ının içinde barındırdığı zulüm unsurlarının bulunmadığını çok
net bir şekilde göstermiştir.
Bundan
sonraki süreçte de elbette ki halkımız orantısız güç kullanan emniyet mensuplarına
hesap soracaktır ama bunu hukuk devleti kuralları içinde,
mahkemeler ve hukuk kuralları yoluyla yapacak, medeni ve modern bir hukuk
devletine yakıştığı gibi.
Tıpkı,
anarşizm ve provokasyon suçunun da aynı şekilde hukuk yoluyla sorumluluğa tabi
tutulacağı gibi..
Gezi
Parkı olayları vesilesiyle demokrasi, hukuk, medeniyet ve akıllı çözüm
ortamlarını sağlayabileceğimizi göstermiş olduk.
Bu yüzdendir ki, Türkiye artık sadece
ekonomik açıdan güçlü olmadığını, pek güzel ahlaka, kültür seviyesine ve
maneviyata sahip bir toplumla da güçlü olduğunu ve bu unsurlarıyla bir Dünya
Devleti olduğunu göstermektedir. İşte böyle bir Türkiye, “Bahar”ları
yaşayan Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyasına örnek olacak, İslam dünyasına
modellik edecek bir Türkiye’dir.
Hatta
sadece Türk-İslam dünyasına liderlik ve model olan bir Türkiye değil, bugün ekonomisi,
sosyal ve manevi yaşamı çökmekte olan Avrupa Birliği devletlerine de bir örnek
olacaktır ileride. Bu yapısıyla bölgesel ve kıtasal barışın koruyucusu ve
teminatı olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder