8 Haziran 2013 Cumartesi

Gezi Parkı ve Sevgiyi Öğrenme Toplumsal Sürecimiz...

İster bir birey olarak insanın, isterse toplum veya bir devletin tarihinde meydana gelmiş olan hiçbir olay boşuna yaşanmaz.. İnsanın kaderi olduğu gibi, devletlerin de, Dünya’nın da bir kaderi vardır.. Her olay bir sonraki süreçlerin hazırlayıcısı, eğiticisi, işareti ve dersidir..

Gezi Parkı ile başlayan ve ülkemizin yaklaşık son bir haftadır yaşadığı olaylar işte tam da bu türden.. Belki de on yıldır yaşadığımız dönüm noktamızın en önemli aşamasından biri bile sayılabilir...

ÇÜNKÜ TOPLUMUN HER KESİMİNİN GÖNÜL GÖZLERİNE AÇILDIĞI, TÜRKİYE’NİN YAŞAMINDA YEPYENİ BİR ÇAĞ BAŞLATACAK SON DERECE ÖNEMLİ GELİŞMELER OLDU:

§  Doğal güzelliklerimizi koruma duygusuyla hareket eden halkımız en çok ihtiyaç duyduğu şeyin sevgi, kucaklayıcılık ve tatlı dil olduğunu çok iyi anlamıştır,

§  Aynı şekilde siyaset dünyası da ilk defa “sevgi” talebiyle en şiddetli şekilde karşılaşarak, bundan sonraki faaliyet ve hitabetlerinden en eksik etmemesi gereken şeyin sıcaklık, muhabbet ve kucaklayıcılık olduğunu anlamıştır,

§  Tüm toplumumuz, olaylar sırasında kışkırtıcılık, şiddet çağrısı ve darbecilik yaklaşımıyla krizi yönetmek yerine krizi alevlendiren çok sayıda gazeteci, medya mensubu, siyasetçi, yazar ve sanatçıyı da net şekilde görmüş ve notunu vermiştir. Bu kişiler hakkındaki halkımızın bundan sonraki takdiri hukuki yol, sandık, okunma, takip edilme ve izlenme oranlarındaki kesin değişimle kendini çok net belli edecektir,

§  Meydanlar ve sokaklarda provokasyon senaryolarını fiilen uygulayan, masum halkımızı “Türkiye’de toplumsal uzlaşı yok, devlet-halk arasında derin kavga var” izlenimini vermek amacıyla kullanan anarşist, radikal sol, komünist örgütlenmeler su yüzeyine çıkmış, tüm halkımız bunu büyük şeffaflıkla izleyebilmiş ve ismen tüm bu yasal görünümde olan ve yasadışı grupları çok net bir şekilde öğrenmiştir,

§  Sadece ülkemizde değil, tüm Dünya’da yasadışı örgütlerin tehlike tanıtımları genelde bu güne kadar radikal sağcı, yobaz terör örgütleri üzerinden yapılmıştır. Gezi Parkı olaylarıyla radikal sol örgütlerin derin devletle bağlantıları ve kitleleri, özellikle gençleri ne kadar tehlikeli şekilde yönlendirebilecekleri herkesçe çok  net görülmüştür.

§  Halkımızın bu anarşik gruplara karışmadan, o gruplardan uzaklaşmaları, hatta birçok eylemci vatandaşımızın o gruplara katılınmaması konusunda çağrılar yapması, onları engellemek istemesi son derece önemli bir örnek olup, tüm Dünya’ya Türkiye’de bir Tahrir meydanı ortamının olmadığını ve buna gerek olmadığını göstermiştir.

§  Bir başka önemli gelişme de, Ergenekon örgütünün kendini bir kez daha deşifre etmesi ve Silivri’den gelen şiddet eylemlerine destek açıklamalarıyla kafalarında Ergenekonun varlığı konusunda az çok şüphesi kalan halk kesimimizin de bunu net görmesi ve emin olma noktasına varmasıdır,

§  Halkın tüm kesimleri birbirini anlamak için birer adım atmış, iktidar olsun, muhalefet olsun siyasi partileri dışta tutarak, siyaseten değil, gönülden birbirimizin özgürlük alanlarına dokunulmasının toplamda hepimize ne kadar zarar verebileceği, hepimizin daha solda veya daha sağda duralım ama makul evrensel hukuk sınırları içinde özgürlük ve haklarımıza saygı duymayı öğrenmek adına önemli bir adım atılmıştır,

§   Toplumda farklı kesimlerin diyalogunun artması gerektiği, fikirlerin palaşılmasının, hükümetlerin planlarını, projelerini, icraatlerini halka anlatmasının, iç içe medeni şekilde tartışmasının önemi anlaşılmıştır,

§  Netice olarak, alınan en büyük ders toplumca sevgi ortamına ne kadar muhtaç olduğumuz ve buna her beraber ne kadar güzel sahip olabileceğimizdir.

“Her şerde bir hayrın olduğu” sözünü kantlayan bir sınav verdik milletçe.. Ülkemizi karıştırmak, bir günde ekonomiden milyar dolarların çekilmesini sağlayan ve çok daha kötü ortamlara gebe günlere çekmek isteyen odaklara rağmen halkımız aklı selimliğini bozmadı ve sevgi ile barış ortamına sahip çıkacağını kanıtladı.

Dış medyaya, Türkiye’den Tahrir haberlerini çıkartmaya uğraşan bazı provokatör gazetecilerimize rağmen, güzel milletimiz Türkiye’den Tahrir’in çıkmayacağını, içimizde “Arap Bahar”ının içinde barındırdığı zulüm unsurlarının bulunmadığını çok net bir şekilde göstermiştir.

Bundan sonraki süreçte de elbette ki halkımız orantısız güç kullanan emniyet mensuplarına hesap soracaktır ama bunu hukuk devleti kuralları içinde, mahkemeler ve hukuk kuralları yoluyla yapacak, medeni ve modern bir hukuk devletine yakıştığı gibi.

Tıpkı, anarşizm ve provokasyon suçunun da aynı şekilde hukuk yoluyla sorumluluğa tabi tutulacağı gibi..

Gezi Parkı olayları vesilesiyle demokrasi, hukuk, medeniyet ve akıllı çözüm ortamlarını sağlayabileceğimizi göstermiş olduk.

Bu yüzdendir ki, Türkiye artık sadece ekonomik açıdan güçlü olmadığını, pek güzel ahlaka, kültür seviyesine ve maneviyata sahip bir toplumla da güçlü olduğunu ve bu unsurlarıyla bir Dünya Devleti olduğunu göstermektedir. İşte böyle bir Türkiye, “Bahar”ları yaşayan Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyasına örnek olacak, İslam dünyasına modellik edecek bir Türkiye’dir.

Hatta sadece Türk-İslam dünyasına liderlik ve model olan bir Türkiye değil, bugün ekonomisi, sosyal ve manevi yaşamı çökmekte olan Avrupa Birliği devletlerine de bir örnek olacaktır ileride. Bu yapısıyla bölgesel ve kıtasal barışın koruyucusu ve teminatı olacaktır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder