TOPLUMUN PUSULASI SEVGİ OLMAZSA İÇİMİZDEN BEŞŞAR’LAR,
SİSİ’LER DE ÇIKAR
Balyoz Davası esnasında “Rüvanş
alacağız, bir sürü hesaplaşma olacak, çok insanın canı yanacak. Çoluğuna
çocuğuna kadar...”, Ergenekon davası esnasında da “Sıcak bir sonbahar yaşatacağız...”
tehdit mesajları gelmişti içerideki tutuklulardan... Sonra da bu rövanş
mesajlarının arkasında duran bazı medya, gazete ve köşe yazarları, Mısır’daki
son Haziran 2013 kanlı askeri darbesi üzerinden hem Başbakan Erdoğan’a, hem
hükümete gözdağı verme kampanyasına giriştiler..
“Bırakın Mısır’ı, bırakın Suriye’yi kendi hallerine” dediler, “Darbeler bazen iyidir” dediler. En
yaygın psikolojik yöntem ise Mısır’daki Sisi darbesini Gezi ile karşılaştırıp,
Mısır darbesi ruhunu (ya da ruhsuzluğunu) Gezi ruhu ile pekiştirmek oldu...
Burada daha Balyoz esnasında
verilen o rövanş mesajının tekrarını
alıyorduk aslında.. üstelik o mesaj ne sadece Başbakana, ne de sadece hükümete
karşı idi. Ülkemizde darbelerin, binlerce faili meçhulün, derin çeteleşmelerin,
devlet içinde derin devletin dönemini artık kapatmak isteyen, bunun hesabını
hukuk önünde arayan, katliamlara, işkencelere karşı duran, artık gerçek
demokrasi, gerçek fikir özgürlüğü ve sevgi toplumunun tesis edilmesini isteyen
halkımıza karşı verilen bir gözdağı idi.
Ülkemizde Ergenekon’u savunan
köşeler, Mısır’da, demokrasi hakkını geri isteyen halkın üzerine keskin nişancı
ateşini, tankları, 2000’i aşan ölüyü görmezden geldi. Yine bir takım köşe
yazarları, Mısır’daki darbeyi aklayıp sözde bir demokrasiye geçiş aracı olarak
sunarken, oradaki katliamları Gezi eylemlerindeki müdahale ile
karşılaştırmaktan geri durmadılar.
“Gezi ayaklanması”nı
tasarlayanlar, ülkemizde “diktatörlük var” ajitasyonunu yaptığı sırada, Beşşar
Esed’in 2 yıldır katletmeye devam ettiği 100 binden fazla insana sessiz kaldı.
Tıpkı Birleşmiş Milletlerin samimiyetsiz, kayıtsız, iki yüzlü davrandığı gibi,
bazı sesler ancak kitlesel kimyasal silah kullanılınca çıkar gibi oldu.. Ve ne
var ki bu süreçte “diktatör” ve “diktatörlük” evrensel tanımlarının bile
çarpıtılmasıyla karşı karşıya bırakıldık.
Bu sessizlik ve oluruna bırakma isteği, Esed’in, Sisi’nin rövanşın
nasıl alınacağına, çok canın nasıl yakılacağına emsal olmuş olmasından mı
kaynaklanıyordu acaba ?
Yoksa hangi vicdan sınırımızdaki
katliamdan kaçmış onbinlerce Suriye’li komşusuna, soluduğu gazdan çırpınarak
ölen binlerce bebeye, silahsız şekilde seçme hakkını savunurken keskin nişancı
kurşununa kurban giden gençlere veya daha uzaklarda
Myanmar’da dikta rejiminin yaşama alanı bırakmadığı Müslümanlara, Doğu
Türkistanlı genç kız kardeşlerimize, bombalarla uyanan Somalili çocuklara
kayıtsız kalabilirdi ki?
Eğer içinde vicdan terazisini
canlı ve hassas tutacak ahlak ve sevgi yoksa, evet, vicdanlar kayıtsızlaşır. Bu tür soğuk kayıtsızlığın yayıldığı
toplumlardan nicedir Sisi’ler, Beşşar’lar, Balyoz’lar, Ergenekon faili
meçhulleri, derin devlet darbeleri, 28 Şubat’lar çıkar...
Böyle toplumlardan “Birbirimizi
Allah için sevelim” diyebilecek devlet yöneticileri kolay çıkmaz, diktatörler
ise hiç barınamaz zaten. Asıl diktatörlüğe oynayanları halk sorgular, hukuk
sistemi içinde, mahkemelerin önünde.. İşte tam bu yüzdendir ki “Bırakın
Mısır’ı, bırakın Suriye’yi” diyenler sevgi mekanizmalarının topluma
yerleşmesini tehlike olarak görür. İnsanın özünde iyi ahlakı ve sevgiyi
yetiştiren bu mekanizmayı çeşitli yöntemler ve söylemlerle karalar, “Beyaz
Türk” oluverirler, diğerleri “Kara”...
ARTIK TÜRKİYE’NİN PUSULASI SEVGİ VE İYİ AHLAKTIR
Bugünün Türkiye’si, içindeki
Beşşar ve Sisi’leri ve alkışlayıcılarını barındırmayacak kadar ilerlemiş bir
topluma sahiptir. Her haksızlığı çok iyi sorgulayabilen ve toplumsal vicdan
terazisini gayet iyi çalıştırabilen bir toplum olma yolundayız. Bu yoldayız ki,
Ergenekon Terör Örgütünün, faili meçhul sorumlularının, darbe senaristlerinin,
işkencecilerin, devletin kasasını boşaltanların kapısını araladık, ilerliyoruz.
Galeyana gelip, Taksim’lerde Tahrir’lerin yaşanmasına izin vermiyoruz.
Mazlumun, muhtacın, ezilenin
yanındayız. Tüm dünyanın sessizliğine rağmen biz susmuyoruz. Türk
devletlerinin, İslam ülkelerinin Birliğine çağrı yapıyor, öncülük ediyoruz.
Ferda Özcan
Twitter: @FerdaOzcan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder