7 Eylül 2013 Cumartesi

TOPLUMUN PUSULASI SEVGİ OLMAZSA İÇİMİZDEN BEŞŞAR’LAR, SİSİ’LER DE ÇIKAR

TOPLUMUN PUSULASI SEVGİ OLMAZSA İÇİMİZDEN BEŞŞAR’LAR, SİSİ’LER DE ÇIKAR

Balyoz Davası esnasında “Rüvanş alacağız,  bir sürü hesaplaşma olacak, çok insanın canı yanacak. Çoluğuna çocuğuna kadar...”, Ergenekon davası esnasında da “Sıcak bir sonbahar yaşatacağız...” tehdit mesajları gelmişti içerideki tutuklulardan... Sonra da bu rövanş mesajlarının arkasında duran bazı medya, gazete ve köşe yazarları, Mısır’daki son Haziran 2013 kanlı askeri darbesi üzerinden hem Başbakan Erdoğan’a, hem hükümete gözdağı verme kampanyasına giriştiler..

Bırakın Mısır’ı, bırakın Suriye’yi kendi hallerine” dediler, “Darbeler bazen iyidir” dediler. En yaygın psikolojik yöntem ise Mısır’daki Sisi darbesini Gezi ile karşılaştırıp, Mısır darbesi ruhunu (ya da ruhsuzluğunu) Gezi ruhu ile pekiştirmek oldu...

Burada daha Balyoz esnasında verilen o rövanş mesajının tekrarını alıyorduk aslında.. üstelik o mesaj ne sadece Başbakana, ne de sadece hükümete karşı idi. Ülkemizde darbelerin, binlerce faili meçhulün, derin çeteleşmelerin, devlet içinde derin devletin dönemini artık kapatmak isteyen, bunun hesabını hukuk önünde arayan, katliamlara, işkencelere karşı duran, artık gerçek demokrasi, gerçek fikir özgürlüğü ve sevgi toplumunun tesis edilmesini isteyen halkımıza karşı verilen bir gözdağı idi.

Ülkemizde Ergenekon’u savunan köşeler, Mısır’da, demokrasi hakkını geri isteyen halkın üzerine keskin nişancı ateşini, tankları, 2000’i aşan ölüyü görmezden geldi. Yine bir takım köşe yazarları, Mısır’daki darbeyi aklayıp sözde bir demokrasiye geçiş aracı olarak sunarken, oradaki katliamları Gezi eylemlerindeki müdahale ile karşılaştırmaktan geri durmadılar.

“Gezi ayaklanması”nı tasarlayanlar, ülkemizde “diktatörlük var” ajitasyonunu yaptığı sırada, Beşşar Esed’in 2 yıldır katletmeye devam ettiği 100 binden fazla insana sessiz kaldı. Tıpkı Birleşmiş Milletlerin samimiyetsiz, kayıtsız, iki yüzlü davrandığı gibi, bazı sesler ancak kitlesel kimyasal silah kullanılınca çıkar gibi oldu.. Ve ne var ki bu süreçte “diktatör” ve “diktatörlük” evrensel tanımlarının bile çarpıtılmasıyla karşı karşıya bırakıldık.

Bu sessizlik ve oluruna bırakma isteği, Esed’in, Sisi’nin rövanşın nasıl alınacağına, çok canın nasıl yakılacağına emsal olmuş olmasından mı kaynaklanıyordu acaba ?

Yoksa hangi vicdan sınırımızdaki katliamdan kaçmış onbinlerce Suriye’li komşusuna, soluduğu gazdan çırpınarak ölen binlerce bebeye, silahsız şekilde seçme hakkını savunurken keskin nişancı kurşununa kurban giden gençlere veya daha uzaklarda Myanmar’da dikta rejiminin yaşama alanı bırakmadığı Müslümanlara, Doğu Türkistanlı genç kız kardeşlerimize, bombalarla uyanan Somalili çocuklara kayıtsız kalabilirdi ki?

Eğer içinde vicdan terazisini canlı ve hassas tutacak ahlak ve sevgi yoksa, evet, vicdanlar kayıtsızlaşır. Bu tür soğuk kayıtsızlığın yayıldığı toplumlardan nicedir Sisi’ler, Beşşar’lar, Balyoz’lar, Ergenekon faili meçhulleri, derin devlet darbeleri, 28 Şubat’lar çıkar...

Böyle toplumlardan “Birbirimizi Allah için sevelim” diyebilecek devlet yöneticileri kolay çıkmaz, diktatörler ise hiç barınamaz zaten. Asıl diktatörlüğe oynayanları halk sorgular, hukuk sistemi içinde, mahkemelerin önünde.. İşte tam bu yüzdendir ki “Bırakın Mısır’ı, bırakın Suriye’yi” diyenler sevgi mekanizmalarının topluma yerleşmesini tehlike olarak görür. İnsanın özünde iyi ahlakı ve sevgiyi yetiştiren bu mekanizmayı çeşitli yöntemler ve söylemlerle karalar, “Beyaz Türk” oluverirler, diğerleri “Kara”...

ARTIK TÜRKİYE’NİN PUSULASI SEVGİ VE İYİ AHLAKTIR

Bugünün Türkiye’si, içindeki Beşşar ve Sisi’leri ve alkışlayıcılarını barındırmayacak kadar ilerlemiş bir topluma sahiptir. Her haksızlığı çok iyi sorgulayabilen ve toplumsal vicdan terazisini gayet iyi çalıştırabilen bir toplum olma yolundayız. Bu yoldayız ki, Ergenekon Terör Örgütünün, faili meçhul sorumlularının, darbe senaristlerinin, işkencecilerin, devletin kasasını boşaltanların kapısını araladık, ilerliyoruz.

Galeyana gelip, Taksim’lerde Tahrir’lerin yaşanmasına izin vermiyoruz.

Mazlumun, muhtacın, ezilenin yanındayız. Tüm dünyanın sessizliğine rağmen biz susmuyoruz. Türk devletlerinin, İslam ülkelerinin Birliğine çağrı yapıyor, öncülük ediyoruz.

Çünkü biz sevgi dolu Türkiye’yiz.

Ferda Özcan
Twitter: @FerdaOzcan


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder